Öcalan'ın mektubu, PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısını içeriyor. Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, bu süreçte önemli bir rol üstleniyor. Çözüm sürecinin geleceği ve Suriye konjonktürü üzerine değerlendirmeler yapıldı.
Yeni döneme ilişkin değerlendirmelere geçmeden önce, bu tür süreçlerde neden Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan tercih ediliyor sorusuna değinmek önemlidir. Bu tür arabuluculuklarda güvenilir olmak kritik bir faktördür. Tüm tarafların üzerinde ittifak ettiği isimler, mesajların doğru taşınmasını sağlar. Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, geçmiş süreçlerin hafızası ve kapalı kutusu olarak bu rolü üstlenmektedirler.
Bu iki isim, geçmişteki çözüm süreçlerinde önemli bir yer edinmişlerdir. Verilen, alınan, götürülen ve getirilen mesajları doğru taşımak, bu süreçlerin başarısı için birinci şarttır. Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, bu güvenilirliği sağlayarak sürecin ilerlemesine katkıda bulunmaktadırlar.
Öcalan, cezaevinde olmasına rağmen uluslararası konjonktürü iyi takip etmektedir. Mektubundaki “Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hâl almıştır” vurgusu, Suriye'nin önemini ortaya koymaktadır. Bu durum, muhalefetin katkı ve önerilerinin değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Öcalan'ın mektubunda, Suriye'deki gelişmelerin çözüm sürecine etkisi büyük olmuştur. “Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir” ifadesi, Suriye'nin çözüm sürecindeki rolünü vurgulamaktadır. Bu bağlamda, Suriye'nin durumu, Türkiye'nin iç dinamiklerini de etkilemektedir.
Geçmişteki çözüm süreçlerine CHP katkı vermemiştir. Ancak bu rolünü perdelemek için çözümün yeri Meclis tezini ortaya atmıştır. Bahçeli'nin yaptığı açıklamada Meclis vurgusu, çözüm sürecinin önemini artırmaktadır. “Şayet teröristbaşının tecriti kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun” ifadesi, Meclis'in rolünü ön plana çıkarmaktadır.
Öcalan da siyasi partilere çağrısında Meclis vurgusu yapmaktadır. “Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi partilerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir” demektedir. Bu durum, Meclis'in çözüm sürecindeki önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Öcalan'la görüşmeden sonra Pervin Buldan, siyasi partilerden randevu talep edeceklerini belirtmiştir. “Biz görüşmelerimizi gerçekleştirdikten sonra muhtemelen kısa bir süre sonra tekrar İmralı’ya gideceğiz” demesi, sürecin ilerlemesi açısından önemli bir adımdır. Bu görüşmeler, çözüm sürecinin geleceği için kritik bir rol oynamaktadır.
Öcalan'ın çağrısının ardından, siyasi partilerin bu süreçte nasıl bir tutum sergileyeceği merak konusudur. Pervin Buldan'ın açıklamaları, bu süreçteki liderlik rolünü pekiştirmektedir. Siyasi partilerin bu süreçteki katkıları, çözüm sürecinin başarısı için hayati öneme sahiptir.
Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan'ın öncelikle kendi partileri DEM’le görüşmeleri gerekmektedir. Öcalan'ın yeğeni Ömer Öcalan ile mesaj gönderdiğinde, DEM Parti'nin Kandil’in yanında yer aldığı belirtilmiştir. Bu durum, partinin tutumunu sorgulatmaktadır. “Meğer PKK değil, Kandil silah bırakmak istemiyormuş” eleştirisi, bu süreçteki belirsizlikleri ortaya koymaktadır.
22 Ekim’den sonra başta Suriye’de olmak üzere yeni güç dengeleri ortaya çıkmıştır. Öcalan, inisiyatif almak için ikinci kez hamle yaparken, DEM Parti'nin nerede yer alacağı merak edilmektedir. Bu durum, çözüm sürecinin geleceği açısından kritik bir öneme sahiptir.
Öcalan'ın çözüm sürecinde inisiyatif alma çabalarına karşın Kandil, silah bırakmamakta direndiği görülmektedir. “İmralı’nın iradesi irademizdir” demesine rağmen, Kandil her defasında Öcalan'ın hamlelerini boşa çıkarmıştır. Bu durum, Kandil'in tutumunu sorgulatmaktadır.
Devlet Bahçeli'nin “umut hakkı”ndan söz ettiği bir dönemde, Kandil'in Öcalan'ın silah bırakma teklifini reddedip reddetmeyeceği merak konusudur. Bu durum, çözüm sürecinin geleceği açısından kritik bir eşik oluşturmaktadır.
Öcalan, geçmişteki çözüm sürecinde üç merkeze bir mektup göndermiştir. Kandil, o zaman Öcalan'a “Suriye’de yeni bir konjonktür ortaya çıktı” yanıtını vermiştir. Bu durum, Suriye'nin çözüm sürecindeki rolünü bir kez daha gözler önüne sermektedir. Yeni konjonktür, PKK'nın geleceği açısından belirleyici bir faktör olmuştur.
Yeni Suriye gerçekliği, PKK'nın Suriye'deki varlığını zorlaştırmaktadır. “Sınırlarımızı Şam hükümetine teslim etmeye hazırız” diyen PKK-YPG liderleri, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için çaba göstermektedir. Bu durum, Öcalan'ın çağrısını güçlendirici bir etki yaratmaktadır.
Çözüm sürecinde yaşananlar, geçmişteki deneyimlerin ışığında değerlendirilmektedir. Öcalan'ın çağrısı, eğer Kandil tarafından reddedilirse, sürecin geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olacaktır. “PKK’nın kurucu lideri olarak örgütü lağvediyorum” ifadesi, bu süreçteki belirsizlikleri artırmaktadır.
Öcalan'ın 21 Mart 2015 tarihinde Diyarbakır Meydanı’nda okunan mektubunda, Kandil’in baskısıyla bir bölüm çıkarılmıştır. Bu durum, geçmişteki çözüm sürecinin başarısızlıklarını gözler önüne sermektedir. Yeni Suriye gerçekliği, PKK'nın geleceği açısından belirleyici bir faktör olmaktadır.